top of page

ERDAL İNÖNÜ İLE BİR ANI

  • Yazarın fotoğrafı: Mustafa Sari
    Mustafa Sari
  • 15 Oca 2020
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 17 Oca 2020

Adnan Menderes Üniversitesinde, Prof. Dr. Cezmi Öncüer rektör iken (1994 – 2002), eğitim-öğretim dönemi boyunca iki hafta aralıklarla "Perşembe Etkinlikleri" adı altında bir program yürütüldü. Ülkemizde uğraşı alanlarında başarılı olan pek çok isim bu etkinliklere çağırıldı. Bunlardan biri de rahmetli Erdal İnönü idi.





“İlk sözü, 'rektör beyden beni karşılamak için bir yetkilinin gelmemesini rica etmiştim” oldu.

Etkinlikten bir gün önce rektör, yardımcılarını odasına çağırdı. Üçümüze (Prof. Dr. Timur Döken, Prof. Dr. Bülent Alparslan ve ben) dönerek "Yarın Erdal İnönü uçakla İzmir'e gelecek. Kendisi, 'lütfen, beni karşılamak için kimse İzmir'e kadar gelmesin. Bir araba göndermeniz yeter' dediyse de, benim içime sinmiyor, hiç olmazsa biriniz karşılasa iyi olur" dedi. Üç arkadaş birbirimize bakıştık ve sonunda benim İnönü'yü karşılamam konusunda anlaştık.

Ertesi gün resmi bir araba ile İzmir Adnan Menderes Hava Limanına gittim. Çıkışta, kendimi tanıtarak ' hoş geldiniz ' dedim. İlk sözü, 'rektör beyden beni karşılamak için bir yetkilinin gelmemesini rica etmiştim' oldu. Ben de, 'Sizi karşılamamak içimize sinmezdi, Üniversite olarak kendimize yakışanı yaptığımıza inanıyorum' cevabını verdim. Arabaya binip Aydın'a doğru yola çıktık. Yol boyunca, nezaket konuşmalarının ardından, İnönü’nün alçak gönüllü ve içten davranışlarından cesaret alarak, o sıralarda güncel olan iç ve dış konularda ve söyleşi havasında görüşlerini almam fırsatı doğdu. Bir de baktık rektörlük binasına gelmişiz. Kapıda rektör, diğer yardımcıları ile birim yöneticileri karşıladı ve rektör odasına geçildi (fotoğraflar). Hoşbeşten sonra, rektör üniversite üzerinde kısa bilgi verdi. Ardından senato odasına geçildi. Burada, yerel basına açıklamalar yapıldı ve İnönü, sınırlı sayıda getirdiği 'Anılar ve düşünceler' adlı kitabını imzaladı.


Ertesi gün, ağırlıklı olarak, öğretim elemanları ve öğrencilere yönelik ve daha çok söyleşi havasındaki konuşmasını yaptı, soruları yanıtladı. Geceyi üniversitenin konukevinde geçirdi. Cuma günü; kahvaltının ardından, İnönü, rektör ve diğer yöneticiler ile vedalaştı. Ben de onu İzmir Adnan Menderes Hava Limanına götürerek yolcu ettim.


İzlenimlerim:

Erdal İnönü ile Aydın-İzmir arasında geçen ve yaklaşık üç saat süren yolculuğumuz sırasında, bire bir konuşma fırsatı doğdu. Nezaket kuralları içerisinde ve söyleşi havasında gerçekleşen bu konuşmalarda, özel kimi konular yanında ülkemizin genel görünümü ve gelecek üzerinde görüşlerini de kısa, akılcı, soğuk kanlı, geniş açıdan bakarak değerlendirdi. Bunlardan belleğimde kalan birkaçına kısacak değinecek olursam:

İsmet İnönü gibi birinin oğlu olmak bağlamında; sürekli kamuoyunun izlediği bir birey olarak kimi özgürlükleri kısıtlayıcı, buna karşılık kişisel yetişmem ve gelişmemde birçok olanak sağlayıcı etkilerinin olduğunu söyledi.

Babasının merakları arasında briç, bilardo ve satranç oyunları, ata binmeyi, Klasik Batı Müziğini dinlemeyi ve tiyatroya gitmeyi sıraladı. Klasik müzik tutkusunun, Yemen Savaşı (1910-13) sırasında bir Fransız iş adamının bıraktığı gramofonu meraktan dinleye dinleye geliştiğini söyledi. Bu konunun sonunda kendisinin de böyle alışıp klasik batı müziğini sevdiğini ekledi.


Yazılı bir kaynaktan öğrendiğim kadarı ile, Atatürk’ün girişimi ile sonradan dış boyası nedeniyle Pembe Köşk olarak adlandırılan bir bağ evi sahibinden satın alınmıştır. İnönü Ailesi’nin yaşamında önemli bir yer tutan bu köşk üzerinde de söyleşi fırsatı buldum. Atatürk’ün de zaman zaman geldiği ve önemli toplantılar yaptığı bu köşk, aynı zamanda balo, konser, sergi, bilimsel toplantı gibi pek çok sosyal ve kültürel etkinliklerin ‘’ilk’’ lerine sahne olmuştur.


İnönü, kendisi ile ilgili kimi bilgiler de verdi: İlk, orta ve lise öğrenimini bitirdikten sonra sıra yüksek öğrenime gelmişti. Fizik ve felsefe derslerini çok sevgi duyduğunu fark etmiş ; hatta filozoflardan Platon, Descartes, Erasmus ilgisini çekmiş, bunlardan da Platon’un görüşlerini çok beğendiğini bu arada söyledi. Bunlardan birini tercih etmek istediğini, ancak başta babası olmak üzere yakınlarının da telkinleri ile fizikçi olmaya karar verir. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik bölümüne kayıt yaptırır. Kendisinin söylemediği, ancak Anılar kitabından öğrendim ki sınavla öğrenci alınan bu bölüme Gazi Lisesini iftiharla bitirdiği için sınavsız alınır. Yüksek öğrenimini bitirdikten sonra akademik yolu tercih ettiğini, doktorasını ABD’ nde yaptığını, döndükten sonra da ODTÜ’de öğretim üyesi olarak çalıştığını, sıkıntılı yıllarda rektörlük yaptığını, bir ara Boğaziçi Üniversitesinde de dersler verdiğini özetledi.

Politikaya girme konusunda değişik kişi ve çevrelerce öneriler, hatta nerdeyse zorlayan öneriler geldiğini ve bunları ‘düşünmediği’ gerekçesi ile kabul etmediğini anlattı. Ancak, Ekim 1980 devrimini izleyen süreçte, CHP’nin kapatılması ile doğan politik boşluğu doldurmak ve çok partili demokrasiye katkı yapmak amacının politikaya atılmasında önemli rol oynadığını belirtti.

Son olarak da ülkemizin geleceğini sordum. Koşullara bağlı iyimserlik taşıyordu. Bunun da ‘’ancak iyi eğitim alabilen genç kuşaklar’’ ile gerçekleşebileceğini ekledi. Bence; Erdal İnönü, iç ve dış gelişmelere vakıf, zeki, sakin, kibar, az ve öz konuşan, esprili, kısaca aydın ve donanımlı bir değer idi. Bu vesile ile kendisini saygı ve rahmet ile anıyorum.



“Ne yapayım Sevinç, ben kedi miyim?”

Yazımı, okuyucularımda bir gülümseme oluşturmak amacıyla, Erdal İnönü ile ilgili basına da yansıyan iki anısı ile noktalamak istiyorum :

Erdal Bey bir gün İstanbul'da taksiye binmiş. Şoför: ‘Sen ne kadar Erdal İnönü'ye benziyorsun’ demiş. ‘O, benim’ diye cevap vermiş. Bu cevaba şaşıran taksi şoförü devamla

‘Yahu, birisi daha var. Harbiye'nin oralarda dolaşıyor. O da aynı Erdal İnönü gibi idi’. Bunun üzerine Erdal Bey, espriyi patlatmış: ‘O da benim’.


Bir diğer anısı ise:

İnönü gençlik yıllarında evinde otururken mutfaktan bir çığlık duyar. Eşi Sevinç Hanım ‘Erdal koş fare var! diye bağırır. İnönü istifini bozmaz ve eşine şöyle seslenir: - ‘Ne yapayım Sevinç. Ben kedi miyim ?’


Not : Erdal İnönü, Anılar ve Düşünceler adlı kitabından birini de, o sırada Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğrencisi olan, oğlum Özgür için imzaladı (fotoğraflar).

Erdal İnönü yerel basına açıklama yaparken

Fotoğraftakiler (soldan sağa) : Rektör yardımcısı Bülent Alparslan, Aydın Valisi Muharrem Göktayoğlu, İnönü, Rektör Cezmi Öncüer ve ben.

Fotoğraftakiler (solan sağa) : Rektör , Ziraat Fakültesi Dekanı Süreyya Baş, Erdal İnönü, Veteriner Fakültesi Dekanı Necdet Güzel ve ben.

Erdal İnönü, Anılar ve Düşünceler kitabını oğlum Özgür için imzalarken


 
 
 

コメント


Güncel paylaşımlarımdan haberdar olmak için üye ol!

© 2024 by ABS

  • Facebook
  • Instagram
bottom of page